• Aziz Mahmut Hüdayi Mah. Gülfem Sk. No 22 Üsküdar / İSTANBUL
  • (0216) 532 00 42
  • [email protected]

GENÇ`te heyecan bitmez, yenilenir!

 Okulların kapanmasıyla farklı illerden gelen 16-17 liseli öğrenci ile İstanbul’da özel ve güzel bir kamp geçirdik. 

 
İlk gün heyecan vardı bende. Katıldığım ilk kamp değildi ama yeni gençler yeni insanlarla tanışma heyecanı oluştu içimde. Kimisiyle dergide buluştuk, kimisiyle kamp merkezinde. Kütahya, Karabük, Çanakkale, Sakarya ve olmazsa olmaz İstanbul’dan katılıyordu liseli gençler.
 
İlk akşam yemeğimizi Hüdayi Vakfı’nın eşsiz benzersiz sofrasında yedikten sonra evde tanışma, muhabbet ve kaynaşma vaktine geçtik. Tanıştıkça heyecanım katlanmaya başladı. Gençlerin her biri farklı bir insandı. Kampla alakalı akıllarında oluşan soruları cevaplayarak, muhabbet ede ede Selman Demirkesen’in ikram ettiği kuruyemiş ve çayları tabiri caizse hallettik. Tabii beklenmeyen sürpriz sahilde yapılacak yürüyüştü. Selman abimizin bu hediyesi kampın ne kadar güzel ve hoş olacağının göstergesi diye düşündüm içimden…
 
Kamp toplamda 5 gün sürecekti. İlk gün buluşma ve tanışma faslıyla geçtikten sonra ikinci gün dergide yapılan kahvaltı ile başladı. Sonra Selman abinin kamp hakkında teknik ve gerekli bilgileri uyarıları dinledik. Daha sonra Selman Özpınar abiden Uluslararası Genç Derneğimizi ve Genç Dergimizim tanıtımını dinledik. Gençler de daha iyi tanımak için birkaç soru sorup cevaplarını aldılar.
 
ASIL MUHABBET, SOHBET VE EĞLENCE, FASILDA OLUR 
 
Kampımızda gözle görülen bir kitap okuma etkinliği mevcuttu. Okumaya başladık ta ki film vakti gelene kadar. Yemeklerimizi öğle dergide akşam Hüdayi sofrasında olacak şeklinde yedik. Akşamda programın belki en güzel ve hoş, bereketli etkinliği olan Gazanfer Ağa Medresesi’nde Fasıl Akşamı için Marmaray ile medreseye geçildi. Kampın farklı bir yanı gecelerin sürprizleriydi. Bu gecenin sürprizi de fasıl muhabbetimize teşrif eden Hüseyin Goncagül abimiz oldu. Kendisinden Allah razı olsun her daim. Fasılda bize ev sahipliği yapan Hasan Yavuz abimiz ve misafirlerimiz olarak katılan Süleyman Ragıp Yazıcılari, Kemal Yetkin, Seyfullah Bayram, Abdürrahim Yüce, Yahya Uyar, Alpaslan Öngel, Tanzanyalı Şems ve hatırlayamadığım abilerimize icabetlerinden dolayı teşekkür eder şükran ve hürmetlerimi sunuyorum. Normalde Yusuf Goncagül, Tuğrulhan Şen ikilisini sahnede bir arada görmeye alışıktık. Bu sefer Hüseyin abimiz de aralarında olunca heyecanımız ikiye katlandı. İlahiler, marşlar ve ezgiler söylendi, özel gecemiz sona erdi.
 
MAÇ DEYİNCE DİKİLİR GENÇLİK ÇAM GİBİ
 
Kampın üçüncü güne Beylerbeyi Sarayı’nda kahvaltı ve gezi ile başladık. Gençlerin bol bol gezdiği ve resim çektirdiği güzel bir gezi oldu. Ben de ilk defa dolaşıyordum sarayı kamp aracılığıyla. Daha sonra öğle yemeği ve namaz için dergiye geçtik. Yemek ile midemizi, namaz ile ruhumuzu doyurup, kitap okumaya devam ettik. İkinde namazı için ara verdik çünkü kampımızın misafirlerinden ve “Cen.net Cafenin Sahibi” kitabını okuduğumuz Harun Kılkıl abimiz kitabı hakkınca muhabbet ve hasbihal için aramıza katıldı. “Kitap okuma, kitap okuma, nereye kadar kitap okuma” diye itiraz eden gençler kitaplarını yarılamışlardı. Kitabı bir de yazarlarından tanıdılar ve sorularını sorup cevaplarıyla hoşnut oldular. Yazarla hasbihal etkinliği benim için de çok faydalı oldu. Ben de Edebiyat okuduğum ve ilgilendiğim alan, konu olduğu için Harun abiye sorularımı sordum ve cevaplarımı aldım güzelce. Harun abiyi uğurladıktan sonra Hüdayi sofrasına buyurduk ve namazlarımızı eda edip bugünün beklenen etkinliği halı saha maçı için hazırlıklara başladık. Maç deyince çam dibi dikildi gençler. Takımlar kuruldu, sahaya geçildi. Aramızda maç ile arası olmayan arkadaşlarda vardı, bu arkadaşlar izlemeye koyuldular. Tertip ve düzen olsun diye ama aslında eğlence katmak için hakemlik yapacaktık. Bu maçın aslında kazananı ben idim. Çünkü yöneten idim. Bunu çocuklara yansıtmak istedim esprilerle, videoya çekerek. Mustafa Can’a “senin attığın golü yarım gol sayarım” Fatih’e “üç korner bir penaltı olsun” Alperen’e “bir gol de ben atayım mı size” vb. esprililerle çocuklarla muhabbet içinde geçti maç. Böylece kampımızın üçüncü gecesi de geçmiş oldu.
 
GENÇLİĞE VÂKIF İKİ İNSANLA BİR GÜNDE İKİ SOHBET
 
Dördüncü güne Mehmet Lütfi Arslan abimizin sohbeti ve kahvaltısı ile başladık. Sonrasında öğle namazına kadar kitap okumaya devam ettik. Öğle namazını kılıp sonrasında yemeğimizi yedikten sonra saat 5’e kadar serbest zaman adı altında İstanbul’u gezmeye çıktı gençler. Akşam Süleyman Ragıp Yazıcılar abimizin sohbetinde buluştuk. Süleyman abimizin konularıyla kafamızı, içeriğiyle içimizi heyecanlandıran ve enerjimize enerji katan sohbetini dinleyip ikram olan lahmacunları götürdük. Vakit geldi film izleme saatine. Dergiye yeni alınan güzel televizyonumuzda Fatih Çal abinin uğraşları sonucunda filmimizi izledik. Ve bir gece daha bitti kampımızda…
 
YAKLAŞAN VEDA ZAMANINI…
 
Daha dün başlamış gibi gözüken kamp bugün bitecekti. Pazar, Pazartesi, Salı, Çarşamba derken geldi Perşembe… Sabah namazında Eyüp Sultan’a gittik. Namazımızı eda edip kahvaltı niyetiyle çorba içtik. Sonra Gülhane’ye geçtik. Gülhane parkında az yürüyüp programımızda olan İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi’ni gezecektik. Vakit erken olduğu için müzenin açılmasını beklemek zorundaydık. Bir saatimiz vardı. Havanın soğukluğu ortada idi. Yine programda olmayan Timaş Kitap Cafe’ye geçtik. Timaş’da bir saat oturup çaylarımızı içtik. Çocuklar da kitaplara baktılar. Burası da programda olmayıp sürpriz oldu. Saat 9 olduğunda müzeye geçip gezmeye başladık. Gezdikçe şaşırdık. Çünkü müzede gördüklerimiz bize ecdadımızı tekrardan hatırlattı. Müzeden sonra namaz ve yemek için dergiye vapurla boğaz sefası çekerek geçtik. Artık yavaş yavaş sona yaklaşıyorduk. Akşam namazına kadar dergide muhabbet sohbet ile zaman geçirip son defa Hüdayi Sofrası’nda nasiplendik ve namazımızı kılıp eve geçtik. Artık vakit hazırlanma ve veda zamanı idi. Ama öncesinde Mehmet Lütfi Arslan abimizin 19 Buluşmalarına katıldık. Kimimiz katılamayıp daha öncesinde gitme durumunda kaldı. Kampın kapanışı Osman Nûri Topbaş Hocaefendi’nin “Emsalsiz Örnek Şahsiyet Hz. Muhammed Mustafa” isimli muhteşem eserini hediye ederek yaptık. Artık fiziken ayrıldık ama ruhen kalben beraberdik. İrtibat bir daha kurulmuştu aramızda…
 
SIRADA YENİ GENÇLER VAR
 
Bu yazıyı yazarken bu kadar uzatacağımı ben de bilmiyordum lakin anlatmak geldi içimden. Çünkü kampın farklı farklı güzellikleri ve bize katkısı oldu. 16-17 genç demek bir o kadar farklılık, heyecan ve fikir demek. Gençlerin her birinde olan farklı özellikler ve hissiyatları kendimde birleştirmeye kalktım. İkinci haftada da devam edeceğiz. İnşallah ilerleyen zamanlarda kampın bana kattıklarını sizlerle paylaşacağım ayrıntılı olarak.
 
Dualarınızı bekliyoruz.