• Aziz Mahmut Hüdayi Mah. Gülfem Sk. No 22 Üsküdar / İSTANBUL
  • (0216) 532 00 42
  • [email protected]

40 Yiğittiler, Ümmet Dediler!

 6 Temmuz 2013 Cumartesi günü 30 arkadaşımızı Afrika`ya uğurladık. Diğer 10 tanesi de bir sonraki gün gitti. Böyle gidişler yüreğimizin kabardığı anlara denk düşer. Yürek kabarınca da elimiz duramaz yerinde:

 
40 Yiğittiler
 
40 yiğittiler; niyet ettiler. Alınlarında secde izi, dudaklarında kim bilir hangi mananın gizi, bir mübarek niyetle hareketlendiler. Damarlarına yeni bir kan yürüdü. Bilemedikleri bir neşe ile ayağa kalktılar. Yüzlerini döndürdükleri yer ışıdı, çünkü yüzleri ışıktı. Yüzleri ışıktı, çünkü özlerinin şavkı yüzlerine çıkmıştı. Yürüdüler. Attıkları her adımla büyüdüler. Attıkları her adımla dirilttiler. Dokundukları yer gül oldu.
 
40 yiğittiler; gitmek istediler. Gönüllerinde tatlı bir heyecan, ömürlerinden sarıp sarmaladıkları aziz vakitleri vardı, verelim dediler. Vakitleri onların oldu. Vakitleri bereketlendi, ümmetin oldu. Vakitleri aşk oldu, dua oldu, umut oldu, ümmet oldu. Vakitlerini verdiler, vakitlerinin gereğini yerine getirdiler. Vakitlerini verdiler, vaktin sırrına erdiler. Vakitleri çoğaldı, çoğaldı, çoğaldı, onlar vakitlerinin, vakitleri onların oldu. Vakitlerinin sahibi oldular, sahibü`l vakt diye anılır oldular.
 
40 yiğittiler; dert ettiler. İçlerinden kopup gelen bir sızı vardı, rahat edemediler. "Bu nimetlerle..." dediler. Kesik kesik sesleri, nefeslerinin harında eridi, kesik kesik "biz" dediler. "Biz", dediler, "onlarla" dediler, "yan yana mahşerde nasıl dururuz?" Dediler mi inlediler mi bilemediler. Ama o acı ile bilindiler. Verilenin hesabını, verilmeyene bakarak dert ettiler. "Kim var" sözünü kulakları ile değil yürekleri ile işittiler. İşittikleri ile zamirlerini ışıttılar. O ışıltı taştı, gidecekleri yere, daha onlar varmadan erişti. Işıltılarının sesini, sureti kara sireti beyaz olanlar, içleri ile işitti.
 
40 yiğittiler; ümmet dediler. Sınırların ötesine geçen yürekleri vardı. Sınırları görmediler. Sadırları ümmet coğrafyası kadar genişti. Sadırları ümmet coğrafyası kadar acılıydı. Sadırları acıydı. Sadırları acıdı. Acıyla sadırlarının genişlediğini hissettiler. Bir hafiflik, bir sekinet, bütün bedenlerine yayıldı. Vücutları baştan ayağa acı oldu. Acıdıkça her tarafları, acıdılar. Acıları soğurdu her tarafı. Acıyı içlerine aldılar. Acısı olana öyle acıdılar ki acılarını aldılar, sadırlarını verdiler. Onlar acı oldular, muhatapları acısız sadırlarda yeniden doğdu.
 
40 yiğittiler; dua ettiler. Hizmet etmek için yöneldikleri yerden niyetlerine uygun hasat dilediler. Layık olmaya dediler, liyakat bulmaya, lütufa ermeye, bizatihi lütuf olmaya ahdettiler.
 
40 yiğittiler; gittiler, arkalarına bakmadan... Yüreklerimizi de yanlarında götürdüler. Onlardan bize bir sızı kaldı: Keşke biz de onlarla olaydık. Bizden onlara bir yazı kaldı: Yiğittiler, yiğit geldiler, yiğit gittiler.