• Aziz Mahmut Hüdayi Mah. Gülfem Sk. No 22 Üsküdar / İSTANBUL
  • (0216) 532 00 42
  • [email protected]

Değiştirmeye Gittiler, Değişip Geldiler

      40 yiğittiler; niyet ettiler. Alınlarında secde izi, dudaklarında kim bilir hangi mananın gizi, bir mübarek niyetle Afrika’ya gittiler. Yüzlerini döndürdükleri yer ışıdı, çünkü yüzleri ışıktı. Attıkları her adımla büyüdüler. Attıkları her adımla dirilttiler. Dokundukları yer gül oldu. Bir vakit geldi, geri döndüler. Ama döndüklerinde kendilerini bulamadılar, çünkü kendileri gitmiş, yerine bir aylık seferlerinin bereketi ile değişmiş yeni birileri gelmişti. Değiştirmeye gitmişler ve fakat değişip gelmişlerdi.

 
     
     Destan Yazdılar
 
     Uluslarararası Genç Derneği ve Türkiye İşbirliği Koordinasyon Ajansı ortak projesi Kırık Gönüllere Kırk Gönüllü kapsamında 40 Genç Gönüllü Afrika’da bir ay geçirdi. Ramazan ayını Gana, Uganda, Tanzanya ve Burkina Faso’da geçiren Gönüllüler, gittikleri ülkelerde medya alanında araştırmalarda bulundu, Hüdayi Vakfı’nın Afrika’ya yönelik hizmetlerine katıldı.
 
    Türkiye’nin yurtdışına açılan dinamik yüzü TİKA’nın destekleriyle gerçekleşen proje kapsamında ilk duyurumuzu yaptığımızda gençlerin Afrika’ya yönelik merak ve aşkını görmüş olduk. Titiz değerlendirmeler sonucunda seçilen 40 arkadaşımız 10’ar kişilik gruplar hâlinde Afrika hazırlıklarına başladı. İstanbul’da gidecekleri ülkelerin kültürü, dili ve yaşam tarzları üzerine eğitimler alan Genç Gönüllüler giderken büyük bir heyecan taşıyorlardı. Döndüklerinde ise aynı heyecanı bu kez daha coşkun bir şekilde taşıyarak döndüler. Daha hiç gitmedikleri bir coğrafyada bir ay boyunca hem hizmet etmek, hem araştırmalarda bulunarak kendilerini geliştirmek onlara yeni bir ufuk kazandırmıştı.
 
     GENÇ Eylül sayısını, Afrika fatihi kardeşlerimizin intibaları ile ilginize sunuyoruz. Bu sayıda, 4 farklı ülkenin koordinatörleriyle birer röportaj gerçekleştirdik. Bu yaz Afrika’da destan yazan gönüllülerimiz de kendi özelinden Afrika izlenimlerini bizlerle paylaştı. Seferimiz, seferiniz mübarek olsun.
 
     Gelin Muhacir Olalım!
     Mustafa Karasakal – Gana
 
     Proje başvurusundan itibaren ruhumu saran heyecanın adı belliydi artık: “Gana” Nasipten öte bir anlam taşımıyordu benim için. Yolumuzu dört gözle bekleyen kardeşlerimize gidecek, “korkmayın, yalnız değilsiniz biz sizinleyiz, sizinle kocaman bir aileyiz, ümmetiz” diyecektik. Allah dostlarının aşıladığı bu şuur ve himmetleriyle heybelerimiz dolu dolu dudaklarımızda dualar, kalplerimizde hizmet aşkıyla çıktık yola. Gana’da uçaktan inip havayı ilk teneffüs ettiğimde “bu sıcak iklimin insanları da memleketleri gibi sıcak mı acaba?” sorusu geldi aklıma. Cevabını tanıştığım her insanın gözlerinde ve her şeye inat gülümsemelerinde defalarca kez aldım. İklimi kadar insanlarının da sıcak olduğu memlekette geçirdiğim her gün şükür sebebim olacaktı. Bu şükrü de onların deyimiyle “obroni” (beyaz adam) ve “bibini”nin (siyah adam) omuz omuza durduğu, tenlerinin rengi farklı olsa da yüzlerini çevirdikleri yönün aynı olduğu secdelerde eda ettim çok şükür. Gün; gülen insanlar diyarı diye geçen Gana’ya, Afrika’ya gitme, ümmet coğrafyasının her köşesinde olma dönemidir. Yeni doğan her yavruya kavmiyetçiliği değil ümmet bilincini aşılama devridir. Oradaki insanlar açlığı dert etmiyorlar, insan gibi yaşamayı, bilmem kaçıncı sınıf insan muamelesi görmeyi dert ediyorlar. Dertsizseniz dert sizsiniz dostlar! Gelin muhacir olalım, onlar Ensarlığa hazır, evlerini açmış bekliyorlar bizleri. Gelin gidip görelim kardeşlerimizi.
   
  Ne Kadar Yurtdışı O Kadar Gelişim
Selman Özpınar – Tanzanya
 
     Kırık Gönüllülere Kırk Gönüllü projesi Uluslararası Genç Derneğimizin Afrika’ya üçüncü kez öğrenci gönderdiği proje. Bu projeyle birlikte bu zamana kadar 6 farklı ülkeye en az birer aylık öğrenci göndermiş olundu. Bu yılki projenin işleyişi hakkında ne desem az kalır. İlk kez sanırım Afrika’dan bu kadar yüksek enerjiyle döndüm. İlk kez baştan sona bir bütünlük içerisinde ve birçok kardeşimizin görev alarak aynı havaya bürünmesi ile böyle bir çalışma gerçekleştirdik.
 
     Klasik bir söylemle dünya artık küresel bir köy. Dünyaya söyleyebildiğin ne kadar sözün varsa o kadar kıymetlisin. Batı dünyası çok uzun zamandır kilise, üniversite ve sivil toplum aracılığıyla bir amaç doğrultusunda her yıl yüzlerce genci onlarca ülkeye gönderiyor. Ben de üç yıldır Afrika’da buna şahit oluyorum. İmkânların her geçen gün geliştiği ülkemizde gençler ne kadar yurtdışına açılabilirse o kadar muhakeme yeteneği kuvvetli, küresel okuma yapabilen, gelişimine yönelik stratejiler belirleyebilen hâle gelirler. Yine yaptıkları çalışmalarla ülkemizin imajını güçlendirmede, bilinirliğini arttırmada, ülkeler arası ilişkilerin daha sıcak bir hüviyete bürünmesinde ciddi katkıları olmaktadır.
 
     Tanzanya ekibi olarak ülkenin en çok satan gazetesinden Müslüman gazetelere, televizyon kanallarından radyolara kadar baştan randevuları alınmış ziyaretler gerçekleştirdik. Editörler ile söyleşiler gerçekleştirip kuruluşların teknik yapılarını inceledik. Televizyon kanalları çeşitlilik gösterse de izlenme oranı düşük. En az ulaşılan medya araçlarından biri. Zira pek çok kimse televizyona sahip değil. Radyo hayatlarına çok fazla nüfuz etmiş. Özel radyo aksanı takılmamış tek bir motosiklet bulamazsınız. Toplu taşıma araçlarında son ses radyo her an açıktır. İnsanların kulaklarında sürekli bir kulaklık takılıdır. Maalesef buradaki insanların beyni müzikle uyuşmuş durumda. İnsanların ortalama kaç saat müzik dinlediğine dair bir araştırma yapılsa sonuçları hayret verici olabilir. Ama bunlara rağmen Tanzanya’da kaldığımız sürece başta Taksim olayları olmak üzere, Suriye sınırında düşürülen askeri jetimiz, Ak Parti Kazlıçeşme Mitingi gibi konularda yüzlerce kez sorularla karşılaşmamız bir yandan küresel yayın yapan televizyonların ne denli etkin olduğunu görmemizi sağladı.
 
     Ne Kuyu Ne Erzak İlla Eğitim İlla Eğitim
     Mücahit Rüstem İren - Gana
 
    Afrika kıtasının çok acı bir sömürü tarihi var. Bu tarihsel dönemde ekonomik, siyasal ve sosyal açıdan bir geri bırakılmışlık söz konusu. Bu geri kalmışlığın aşılmasının önündeki en büyük engel ise klişeleşmiş yargılardır. Örneğin Afrika deyince sadece açlık, su sorunu, safari vb. klişelerin ön plana çıkması, bu bölgenin uzun vadeli gelişimini sağlayacak eğitim, sağlık ve medya gibi alanlara yatırımların ikinci plana atılmasına sebep olmaktadır. Gana’da toplumun farklı kesimleriyle toplantılar yaptık ya da ziyaretlerde bulunduk. Orada kimse bizden ne erzak yardımı ne de su kuyusu gibi isteklerde bulundu; oradaki insanlar bizden çocuklarını okutacakları Müslüman okulları, seslerini duyuracakları medya araçları istiyorlar. Medyanın ve STK’ların bunları ikinci plana itmesi ise bir özeleştiri yapılmasını gerektiriyor.
 
     Bu projenin bir diğer amacı ise üniversiteli dostlarımızda yeni ufuklar açmasına vesile olmaktı. Bu sebeple geleceğimiz olan gençlerde sadece Misak-ı Milli sınırlarıyla kısıtlı bir dünya algısından öte “tüm dünya bizimdir” algısının oluşmasını sağlamaktı. Bizler oralarda toplumun nezdinde önemli kişiler olarak görülüyoruz. Hepimiz İngilizcesi, Fransızcası, Arapçası olsun, mutlaka bir dil öğrenmeliyiz. Dini bilgimizi de hadis-i şeriflerle, ayetlerle, sahabe efendilerimizin hayatlarından kıssalarla güçlendirmeliyiz.
 
     Bizler için artık sadece Türkiye’den ibaret bir dünya yok. Artık haritaya baktığımızda sadece kendi ülkemize bakmayacağız. Doğusundan Batısına her yere yapılacak çok şey var diyerek bakacağız. Bu proje ayrıca dostlarımız ve bizler için hayat dersi olarak sabretmeyi, şükretmeyi, yardımlaşmayı ve küçük şeylerle mutlu olmayı öğretti. İnsan zoru görmeden uslanmıyor. Çünkü dostlarımız açlığa, hastalıklara ve durum gereği oluşan sıkıntılara sabır dediler ve asla isyankâr şekilde davranmadılar, buldukları tüm imkanlara şükür dediler ve küçük şeylerle mutlu oldular. Bu proje sadece maddi bir gelişime değil aynı zamanda mânevi bir gelişime de katkı sağlamış oldu.
 
      Afrika Kendimi Tanımamı Sağladı
  İsmail Duymaz - Gana
 
     Afrika en önce kendimi tanımamı sağladı. Hiç tanımadığımız bir ortamda ilk kez tanıştığımız kişilerle birlikteydik. Türkiye’deki her şeyden sıyrılmış bir şekilde orada bulunuyorduk. Sadece bu tecrübe bile nasıl bir değişim yaşadığımın göstergesi aslında. En çok dikkatimi çeken farklı dinlere mensup insanların hiçbir problem olmadan birlikte yaşayabilmeleri; hepsi birbirlerine karşı saygılılar. Elbette herkesin Müslüman olmasını isteriz ama diğer dinlere mensup insanlara hoşgörü göstermek dinimizi yaşama ve tanıtma açısından önemli. Son olarak imkân bulabilen bütün arkadaşların Afrika’yı görmesi gerekiyor. Yardım edeceklerse kendi elleriyle gerçekleştirmeli, oradaki Müslümanlara kendilerini göstererek örnek olmalılar. Erzak yardımını unutabilir oradaki insanlar ama sizin onların yanına gidip varlığınızı hissettirmeniz, destek olmanız unutulmaz.
 
           Değiştirmeye Gitmiştik Değiştik Geldik
           Veli Öztürk - Tanzanya
 
     Biz onların ufkunu açmaya genişletmeye yani Tanzanya’yı fethetmeye gitmiştik. Tanzanya’yı değiştirmeye gitmiştik. Orada yaklaşık 23 günlük bir zaman dilimi geçirdik. Tekrar Türkiye’ye dönerken arkama baktığımda ise Tanzanya’nın değil de kendimin değişmeye başladığımı gördüm. Öncelikle küresel çapta bir perspektife sahip olma şansı yakaladık. Daha sonra orada yetimhane ziyaretleri yaptık. Kur’an yarışmaları, kumanyaların yapım ve dağıtım işlemleri gerçekleştirdik. Sonra dil pratiği yapma imkânları bulduk. Şimdi musluktan akan bir su görünce onu kapatma ihtiyacı ve sorumluluğu hissetmeye başladım. Özellikle oradaki vakıf merkezinde çalışan beyaz insanları görünce hizmet iştahım kabardı. Her bir insanın bir dünya olduğunu gördüm.
     
Dünyanın Gözü Afrika’da Ya Bizim?
      Selman Demirkesen - Uganda
 
     GENÇ Projesi vesilesi ile Uganda’da bulundum. Bir ay boyunca ekibimizle Ramazan ayını kârlı kapatmanın yarışını yaptık. Bu seferler vesilesi ile Afrika ile ilgili her konu ilgimi çeker oldu. Yıllarca korkarak, çekinerek ve uzaktan baktığımız Afrika’nın aslında bir o kadar bizden olduğunu gördüm. ‘’Bu Yaz Destan Yaz’’ projesinin amacı da tam olarak buydu. Gerçek Afrika’yı tanıtmak, tanımak, gündemini oluşturmak, bizim gözümüzde gizli ve tozlu kalmış kara kıtayı benimsememizi sağlamaktı. Başkent Kampala’da Hüdayi Vakfı’nın temsilciliğinde tonlarca fasulye, pirinç, un, yağ, tuz gibi gıdaları paketleyip, erzak kolisi haline getirdik. Kolileri kamyonlara yükleyip Uganda’nın en uzak köylerine kadar ulaştırmaya çalıştık. Ayrıca su kuyusu ve camii açılışlarına katıldık. Gittiğimiz bölgelerde vakfın himayesinde olan Müslüman okul ve Kur’an kurslarını gezdik. Öğrencilerle bir araya geldik, çocuklarla ilgilendik. Yeri gelmişken bu yoğun programda yorulmak bilmeyen, içten ve samimi katkılarını esirgemeyen tüm ekibe teşekkürlerimi, özellikle de Uganda’da temsilcilik yapan Hüseyin Belet abimize şükranlarımı iletiyorum. Türkiye’ye dönüş vaktimiz geldiğinde Hüseyin abi, “gelecek sene bu şekilde bir ekip daha bekliyorum” dedi ki bu projenin faydalı geçtiğini gösteriyordu.
 
     Uganda’da zamanımızın belirli bir kısmını medya araştırmalarına ayırdık. Üç farklı radyo istasyonu, bir televizyon stüdyosu, bir gazete yayın merkezi ziyaret ettik. Şunu gördük ki medyaya sahip olmak demek tüm topluma sahip olmak demek. Medya neredeyse tamamen Hristiyanların elinde. Ülke genelinde toplamda 200’ü aşkın radyo istasyonu var iken, Müslümanlara ait sadece 3 radyo istasyonunun olması bunun en çarpıcı örneği. Müslümanlara ait gazete veya televizyon ise yok. Gazete ve televizyonlarda yapılan yayınların tamamen toplum ahlakını yıkmaya, kültürünü dejenere etmeye yönelik olduğunu rahatlıkla fark edebilirsiniz. Radyo tartışmasız en etkili iletişim ve medya organı. Herkes tarafından her an kullanılıyor. En yoksul insanın evinden, devlet dairelerine kadar her yerde kullanılacak kadar elzem. Sanki Türkiye’nin 30-40 yıl öncesi gibi ve hatta ne yazık muhtemeldir ki en az bir 20-30 yıl daha radyo zirveden inmez gibi görülüyor. Eğer bu ülkelerde medya adına bir şeyler yapılacak ise kesinlikle radyodan başlanmalı.
 
      Afrika’yı görmek, tecrübe etmek özellikle bizim ülkemizde herkese nasip olabilen bir durum değil maalesef. Sadece çölden ibaret olduğunu zannettiğimiz, açlık ve kuraklığın memleketi dediğimiz bu kıtayı gitmeden görmeden doğru anlamak kolay değil. Dünya’nın her bir köşesinden Afrika’ya gelen milyonlarca insana göre Afrika, gözbebeği. Çin, Hindistan, Amerika, Kanada, Avustralya, bütün Avrupa ve en fazla İngiltere özel olarak ilgileniyor, at koşturuyor, bağımsızlıklarını verdiklerini söyledikleri ülkelerin ruhunu sömürmeye devam ediyorlar. Ama biz inatla uzak duruyoruz ve çok büyük haksızlık ediyoruz. Sırf bu yüzden sesleniyorum herkese, Afrika’ya gitmek gibi bir imkân yakalayan insan turistik bir gezi için bile olsa bu fırsatı kaçırmamalı diye düşünüyorum. Hâl böyle iken ‘’Bu Yaz Destan Yaz’’ gibi kıymetli projelerin faydasını tartışmaya bile açmak anlamsız. Bu projeler kesinlikle devam etmeli hatta artırılmalı.
 
 

      Afrika İnsanının Zihnini Açacak Projeler Lazım
      Mücahid Durmaz - Uganda
 
     Uganda. Tüm bu yağmur ormanları, safariler, vahşi hayvanlar ve harika doğanın perdelediği toplumsal hayata yapacağınız küçük bir dokunuşta bile göreceğiniz ilk şey sömürülmüş ve hâlâ sömürülen bu toprakların samimi ve güzel insanlarının nasıl da eğitimsiz, ufuksuz ve dünyadan bihaber bırakıldığı olur. Yaklaşık 100 yıldır tüm dünyaya Uganda’nın ‘doğal güzelliklerini ve safari hayatını’ anlata anlata bitiremeyen (!) doğa âşıkları Batılıların doğal hayatın, safarinin tam ortasında nasıl da doğaya aldırmadan bölgeyi petrol çıkarma şantiyelerine dönüştürdüklerini gördüm. Eğitimsiz, cahil ve dünyadan habersiz bırakılan halk bir de Batılı insâni yardım derneklerinin imaj pazarlaması uğruna yaptıkları şaka gibi yapılan faaliyetlerde piyon olarak kullanılıyor. 35 gün boyunca her gün yüz yüze kaldığım en büyük sorun, insanlara sorduğum ‘ne yaptın?’ ‘akşam ne yapacaksın?’ ‘şu konu hakkında ne düşünüyorsun?’ sorularına verilen ‘nothing’ (hiç bir şey) cevabının altında yatan zihinsel boşluk ve ufuk yetersizliğiydi. Sonuç olarak, özelde Uganda, genelde Afrika insanının ihtiyacı, geçici çözüm sağlayan kısa vâdeli insanı yardımlar değil, bu sorunlara kalıcı çözümler getirecek sosyal ve eğitim projeleriyle zihinsel dünyalarının ve ufuklarının sınırsızlaştırılması olacaktır. Velhasıl derdimiz çok ama heybemiz dolu, heves kırıcı şeyler çok olsa da aşkımız derin ve güçlü.
 
      Var mı Afrika Ramazanı Gibisi
       Hasret Ali Genç - Uganda
 
     Üç günlük eğitim programının ardından GENÇ Derneği’mizden ayrılıp hava alanına doğru yola çıkarken, gideceğimiz yerin ayın halesini bize ilk defa gösterebilecek kadar temiz bir gökyüzüne ve dakikalarca geç kalmış olmamıza rağmen biz gelmeden hiç kimseye iftar yaptırmayıp bekletecek kadar temiz yürekli insanlara sahip olduğunu bilmiyorduk. Bu sene hiç “nerede o eski Ramazanlar?” demedik çünkü Ramazan gibi bir Ramazandı. Erzak kolilerini ellerine dokunarak verdiğimiz insanların yüzündeki gülümsemelerle, biz tekrar kamyonlara binip başka bir köye erzak dağıtımı için yola koyulurken onların arkamızdan ettikleri en samimi dualarla, altmış mı yetmiş mi daha fazla mı sayısını bilemeyeceğim kadar çocukla yaptığımız futbol maçlarıyla gerçek bir Ramazandı. Ama bizimle beraber Uganda’ya gelen misyoner Avrupalı bir grup genç, ülkenin neresine gitsek karşılaştığımız kiliseler işin acı ama gerçek resmiydi. Uganda’nın kuzeybatısında şartların en zor olduğu hatta insanların ilkel bir biçimde yaşamak zorunda kaldığı bir bölgede çok uzak, ücra bir köye ziyarete gittiğimizde bile insanların çoktan Hristiyan olmuş olduklarını gördük. Ama Allah’a hamd olsun Uganda, bir davet merkezi açarak yıllardır insanları İslam’a davet eden, şu sıralarda ayda beş yüz kişiyi Müslüman yapan İdris Hoca’ya, başkentten dokuz saatlik mesafede, Kongo sınırında, hiç kesilmeyen Kur’an tilaveti eşliğinde öğrenciler yetiştiren ve belli zamanlarda motosikletine atlayıp gittiği her yerde İslam’ı anlatan İsa Hoca’ya ve ailesini de alıp götürdüğü Uganda’da 3 yılda neredeyse devlet kadar teşkilatlı bir sistem kuran, sayısız cami yapılmasına, su kuyusu açılmasına, tonlarca gıda yardımı dağıtılmasına, sayısız kitap dağıtılmasına, yaygın eğitimlerle sayısız öğrenciye İslâmi eğitim verilmesine, Kurban ve Ramazan dönemlerinde çeşitli faaliyetler yürütülmesine vesile olan ve tüm bu işlerin gerçekleştirilmesinde en büyük rolü oynayan Sena Vakfı Başkanı Hüseyin Belet abiye sahip. Biz oraya ziyarete, kucaklaşmaya ve tebessüm ederek tebessüm ettirmeye gittik. Belki Afrika’yı fethedemedik ama inşallah birkaç gönül fethedebilmişizdir diye umut ediyorum.
 
     Afrika Kulluk Bilincimizi Pekiştirdi
     Muhammed Ali Koç – Burkina Faso
 
     Güzel düşündük ve güzel gördük, Allah’ın izniyle unutamayacağımız mübârek bir seyahat yaptık. Güzel ve bereketli bir 30 gün geçirdik, Hâlık’ın nazarı ile mahlûkata karşı bir bakış açısı kazanmaya gayret ettik. Burkina Faso’da bulunan Fosapa Vakfı’nın bizlere sağlamış olduğu imkânlar ile hizmet etme şerefine nâil olduk. Afrika bereketli dostluklara vesile oldu. Afrika insanına muhabbet nazarı ile yaklaştık, çok şükür aynı muhabbeti onlar da bizlere gösterdi. Afrika, bizlerdeki kulluk bilincini pekiştirdi. Her günümüz Allah’ın bizlere bahşettiği; Müslüman bir anne-babadan dünyaya gelmeyi, çok güzel nimetler içerisinde hayat sürdürebilmeyi nasip ettiği için bolca şükretmeyi, meşakkatlere ise sabır ve rızâ ile yaklaşmamız gerektiğini hatırlattı. Ülkenin çeşitli bölgelerine yaptığımız seyahatlerde gencinden yaşlısına tüm insanların bizlere saygı göstermesi, bizleri derinden etkiledi ve anlatılamaz duygulara büründürdü. Fakat aynı durumu bizlerin onlara yaşatması beraberinde mahcubiyet ve buruk bir sevinç doğuruyordu. Afrika’ya giderken niyetimiz Rıza-yı Bâri idi, Allah’ın izniyle amelimiz de Rıza-yı İlâhî olmuştur. İnşaallah...
 
     
Kendi İçimdeki Afrika’ya Gittim
 Muhammed Sadık Sazcı – Burkina Faso
 
    Burkina Faso seyahatim, bir nevi kendi benliğime, tabiri caizse kendi ‘’Afrika’ma’’ yaptığım bir yolculuk oldu. Çünkü mânevi noksanlığımı, zaaflarımı çok yakından müşahede imkânı buldum. Zihnen deşarj oldum, dimağım yenilendi. Bütün ufak tefek problemlerimden, manasız uğraşlardan sıyrılıp, özüme dönmem gerektiğini anladım. Kıymetsiz, önemsiz onca şeyin hayatımıza nasıl manasızca tesir edebildiğini anladığımda çok üzüldüm. Burkina Faso’da köy camisinde kaldığımız gün çok etkilendim. Yerli ağabeylerle bir karpuzla yirmi kişi sahur yaptık. Sonra beraberce saatlerce namaz kıldık. İslâm’ın cihanşümul mahiyetini çok net hissettik.
 
   
 
     Müslümanlar Duruyor Küfür Durmuyor
      Arif Erbil - Uganda
 
   Uganda’nın başkenti Kampala’ya yaklaşık 400 km uzaklıktaki Karamoja adlı bölgeyi ziyarete gittik. Bu bölge henüz bizim anladığımız anlamda “medeniyete” kavuşmamış. Öyle ki henüz normal bir yolu dahi yok. Bölgeye ulaşırken epey zorluklar yaşadık aracımız çamur yolda adeta buzda kayar gibi kaydı bizler aracı çıkarmak için uğraşırken çamur içinde kaldık. Gece bölgeye ulaşınca ne bir elektrik ne de bir insan nefesi yoktu. Ancak sabahleyin bölgede gezerken oldukça farklı bir manzarayla karşılaştık: İnsanlar yol boyunca uzanan çarşıyı hınca hınç doldurmuşlar daha sonra yüksek seste ziyadesiyle rahatsız edici ama bir o kadar da dikkat çekici bir müzik duyduk. Araçla yaklaşınca orada bir kalabalığın olduğunu fark ettik, rehberimize sorunca burada içki fabrikalarının insanları içkiye alıştırmak için ilginç kampanyalar, oyunlar düzenlediğini öğrendik. Bu garip memleketlere Müslümanların eli çok az değmiş olmasına rağmen küfür yerinde durmuyor insanları kötü yola sokmak, onlardan faydalanmak için ellerinden geleni artlarına koymuyorlar, buralarda bile var güçleriyle mücadelelerini sürdürüyorlar. Bu ilginç yerde şunu anladım ki; yürünecek çok yol, aşılacak çok dağ var.
 
      Afrika Magazinden İbaret Değil
      Muzaffer Atlı - Gana
 
     Gana’ya gitmeden önce bütün kıtayı Afrika olarak algılıyordum. Döndüğüm zaman bunun hata olduğunu, Afrika’yı kuzey, güney, orta, doğu ve batı olarak ayırmam gerektiğini anladım. Elimdeki şeylerin kıymetini daha iyi anladım. Musluktan akan sıcak suyun kıymetini anlamak için bile çok faydalı oldu. Özellikle dikkatimi çeken nokta ise, insanların ezber yeteneğinin çok iyi olmasıydı. Kuran’ı çok rahat ezberliyorlar. Elif Ba’yı karışık sorduğumuzda okuyamıyorlar ancak sıralı sorunca gayet rahat okuyorlar. Diğer taraftan temizlik yönünden ciddi sıkıntı var. Bizlerin oraya götürebileceği en büyük ve belki de tek yardım “ahlak”. Son olarak, hiç kimsenin Afrika’yı kurak aslanların dolaştığı yamyamların olduğu bir bölge olarak görmemesini rica ediyorum. Bizlere yıllarca işin magazin boyutu gösterilmiş. Afrika’da elbette hâlen kabileler var. Ancak kabileleri vahşi olarak değil sosyal bir topluluk olarak görmek lazım. Gana’da Ashanti Kabilesi ülkeyi yöneten bir krallık. Maddi güçleri epey fazla, ülke yönetiminde ciddi etkileri var. Ancak geleneklerinden kopmamışlar hâlen geleneksel kıyafetlerini giyiyorlar.
 
      Tenlerimiz Farklı Ama Gönüllerimiz Aynı
      Mahmut Samet Şakar - Burkina Faso
 
      “Bu Yaz Destan Yaz” Projesi bihaber kaldığımız Afrika ile sosyal, kültürel etkileşimle gönül köprüleri kurmayı amaçlıyordu. Projeyi iki ana kısımda inceleyebiliriz. Birincisi sosyal ilişkiler kurmak. Halkla daha yakın ve samimi diyaloglar içine girebilmek kendimizi daha iyi anlatmamızı sağladı. Çok iyi dostluklar kurduk bu vesileyle. Tenlerimiz, coğrafyamız, kültürlerimiz farklı olsa da gönüllerimizin aynı olduğunu “kardeş” olmanın ne olduğunu daha açık bir şekilde orada kurduğumuz samimi muhabbetlerde gördük. Türkiye’ye dönmeden o güzel muhabbetlerin hasreti sarmıştı bizleri. Projemizin ikinci kısmını da medya oluşturdu. Proje kapsamında amaçladıklarımızı sürekli hâle getirmek için önemli bir kısmı. Afrika’da uzun süre kalamadığımız için irtibatı koparmamak ve Türkiye ve Afrika’yı birbirinden daha çok haberdar etmek adına kitle iletişim araçları ve medyayla oralara ulaşmamız gerekiyor. Uluslararası haber ajanslarının batı kaynaklı olması Türkiye’nin yeteri kadar tanınamamasına neden olduğunu gördük.
 
       Yaptığımız araştırmalarda radyonun diğer medya araçlarına göre hem halk hem de medya sektörü sahipleri tarafından daha çok tercih edildiğini gördük. Yerel ve ulusal yayın yapan yaklaşık 150 radyo kanalı var. Televizyonu ikinci sıraya koyabiliriz. Ulusal ve uluslararası yayın yapan televizyon kanallarının büyük bir kısmını Fransız kanalları oluşturuyor. Uluslararası gelişmeler halka bu medyaların süzgecinde sunuluyor.
 
     Kaldığımız süre içerisinde üniversite öğrencileriyle ve öğrenci dernekleriyle görüşme fırsatımız oldu. Ülkeleri için güzel işler yapmaya niyetli genç kardeşlerle birlikte olmak bizleri de heyecanlandırdı. Burkina Faso güzelliklere gebe. Önümüzdeki yıllarda çok farklı gelişmeler olabilir. “Onurlu İnsanlar Ülkesi” anlamına gelen Burkina Faso onuruyla yaşayan, yer altı ve yer üstü zenginliklerini kendi hür iradesiyle kullandığı günler gelecektir diye ümit ediyoruz.
 
        Beyaz Hayatların Karanlığını Gördük 
        Yasin Okal - Tanzanya
 
      Yola çıkmadan önce kafamda farklı sorular vardı. Ama bir soru beni kendime getirdi. “Ben kimim?” Kendime bu soruyu sorduktan sonra gitmeye karar verdim. Gitme kararını aldıktan sonra gözümde bambaşka bir hâl almıştı Afrika. İsmini duyduğumuzda bizi heyecanlandıran bir yer olmuştu artık. Ve sonunda gittik, gördük ve öğrendik. Nankör olduğumuzu öğrendik. Kendimizi küçük şeylere hapsettiğimizi öğrendik. “Beyaz” hayatların karanlığını öğrendik. İçimizdeki boşluğu öğrendik… Afrika hakkında söylenecek çok şey var ama kısacası hayattan alabileceğimiz en iyi derslerden birini aldık.
 
       Mesele Kültürel Fakirlik
       Faruk Erçetin - Uganda
 
      Öncelikle Uganda’yı tam hayal edememişim. Sadece fakir bir ülke bekliyordum ama aynı zamanda çok düzensiz bir ülke buldum. Uganda’da asıl fakirlik kültürelmiş onu fark ettim. Kendi mimarileri yok, halkı oldukça cahil. Ülkenin köklü bir kültürü göze çarpmıyor. İsteme kültürü yaygın. Çok öğretici bir geziydi bir toplum nasıl geri kalır az çok fikir edindim. Kıymetini bilmediğimiz büyük küçük ne kadar çok nimet olduğunu fark ettim. Ayrıca ülkemizin bunca yıl ne kadar kapalı bir ülke olduğunu gördüm. Afrika algımız yok. Ama bu tip projelerle Afrika’ya kapılarımız daha çok açılacak.
 
 
 
       Nerede Kaldınız Dediler, Üzüldük
      Enes Daştan - Burkina Faso
 
     Önce bir eleştiri: Maalesef elimizdekilerin kıymetini bilmiyoruz. Kaybettiğimiz birçok değerimiz var; şükretmek, sabretmek, hor görmemek, örnek olmak, sünnete uygun yaşamak ve dahası… Sonra bir umut; Çok şükür ki Rabbimiz bizlere imkân verdi de Burkina Faso’ya gidebildik. Orada duygulardaki berraklığı, kalplerdeki ışığı ve bizlere “Nerede kaldınız?” der gibi bekleyen gözleri gördük. İçimiz burkuldu, hüzünlendik. Burkina’da kaldığımız sürece Türkiye’den geldiğimizi duyanların gözlerinde bir parıltı oluşuyor, hem Müslüman hem beyaz olmamız onlara farklı geliyor. Yüzyıllarca sömürülmenin sadece maddi sonuçları olmuyor en acısı ise içi boşaltılmış, miskinleştirilmiş beyinler. Çözümü yok değil fakat hiç de kolay gibi görünmüyor. Afrika bir deryadır. Gidip görülmesi gereken, bir gencin ufkunu genişletebileceği tek kıtadır. Siz de buyurun pişman olmayacaksınız.
 
       Yarım Litre Su İle Abdest Alınabiliyormuş
       Yunus Emre ALTUN / Gana
 
    Gana’nın Afrika’nın diğer ülkelerine göre gelişmiş olduğunu duymuştuk, gelişmiş evet ama nereye göre? Duymuştuk ama görmek gerçekten daha farklıymış. Ne mi öğrendik? Yarım litre su ile abdest alınabiliyormuş. Şükredelim ki evimizde musluğu açtığımızda su akıyor ve alt yapımız var. Buradaki gibi sokaktan akmıyor… Evet, onlar açlar fakat gıdaya değil eğitime, manevi değerlere ve şehirleşmeye… Afrika’da düzeltilecek çok şey var. Onların dillerini iyi bilen cengâverlere ihtiyaçları var. Siz onlardan biri neden olmayasınız?
 
 
 
       Yetimhaneler Misyonerlerin Elinde
       Mücahit Bilge - Burkina Faso
 
      Bu proje ufkumun açılmasını ve Türkiye gibi bir ülkenin değerini ve kıymetini gösterdi. 7’den 70’e bize gösterilen ilgi beni şaşırtan olayların başında geldi. Ayrıca misyonerlerin bir hayli fazla yetimhane açmaları beni çok şaşırttı ve tedirgin etti. Mutlaka her insanın oralara gitmesi gerektiğini, oraları gördükten sonra buradaki imkânların kıymetini bilmelerini ve buradaki imkânlara ve oradaki imkân-sızlıklara dua etmeleri gerektiğini düşünüyorum.
 
       Daha İyi Bir Dünya Kendimi Bilmemle Mümkün!
       Emrah Yağmurlu – Tanzanya
 
    Tanzanya’ya kendimi aramaya gittim. Küçükken hep düşünürdüm, “Ya Türkiye’de değil de başka bir yerde doğsaydım?” Tanzanya’ya gitmek bana bu soruların cevabını bulma fırsatı verdi. Eğer Tanzanya’da doğsaydım Tanzanyalı Emrah hiçbir zaman Türkiyeli Emrah’ın sahip olacağı fırsatlara sahip olamayacaktı. Türkiyeli Emrah’ın Tanzanyalı Emrah’a yardım etmek isteyeceğini ama bunun o kadar da kolay olamayacağını gördüm. Çok şey gördüm ne yapabilirim diye düşündüm. Ve şunu anladım ki ben Tanzanya’yı değiştirecek güce ve imkâna sahip değildim. En azından şimdilik. Ama eğer bir şeyleri değiştirmek istiyorsam önce kendimden başlamam gerektiğini bir kez daha gördüm. Anladım ki, sadece Tanzanya için değil iyi bir dünya için benim kendimi bilmem, hatalarımı bilmem ve kendimi geliştirmem lazım. Ben kendimi, başkaları da kendini bilirse sorumluluklarının farkına varırsa o zaman bir şeyler değişir. Çünkü kendini bilen Rabbini bilir, Rabbini bilen onun yarattıklarını sever ve korur. Dünya o zaman yaşanılır olur.
 
       Açlar Değil Kanaatkârlar Gördüm
      Sadık Sarıkaya - Gana
 
      Afrika… Güzel gülen insanların ülkesi Gana… Klişeleşmiş Afrika tabloları, ellerinde su kapları gözleri yaşlı aç çocuklar görmedim ben orada. Yıllar yılı Müslüman oldukları için 2. sınıf insan muamelesi gören, tüm maddi zenginlikleri ellerinden alınmış ama yüzlerindeki gülümsemesi alınamamış şükretmeyi bilen, az ile yetinebilen kanaatkar Müslümanlar gördüm. Şaşırdığım birçok tablo oldu, dönüp kendime baktığım uzun uzun iç muhasebesi yaptığım olaylarla karşılaştım, açlıkla yaftaladığımız bu insanlar Sünneti yaşamanın derdine o kadar güzel düşmüşler ki, oruç ibadetinin bir külfet değil de, bir nimet olduğunun bilincine çok güzel varmışlar, iftar su veya hurma ile açıldıktan sonra yaşlısı genci saf tutar akşam namazını cemaatle eda eder. Şimdi soruyorum hangimiz ‘en’lerde yaşayabiliyoruz onlar kadar şu kısacık hayatı?
 
       
 
 
 
       Dünyayı Makaleler Değil Yakası Kir Tutmuşlar Kurtaracak
       Ahmet Utku AKBIYIK - Gana
 
     Olay bilmek değilmiş; meğer anlamak için yaşamak gerekiyormuş. Televizyon başından üzülmek, acılarını paylaşmak, para yardımı yapmak çok güzel şeyler. Ama kızıl toprağa dokunmak gerek bir şekilde. İlk günlerdeki her sivrisinek sokuşunda acaba sıtma olacak mıyım korkusunun yerini burada günlük uğraşların alması gerekiyor, anlamak için. Kimsenin birbirine üstün olmadığını kalbimizin en derinliklerinde biliyoruz ama aynı kum kovasını başına almadan bunu bilmek yeterli değil. Bana kısmet olan her tozun, her terin daha fazlası size de nasip olur. Dilerim ki üstümüz hep kirli olsun, sırtımıza aldığımız çocuk ütülü gömleklerimizi bozsun, bu dünyayı makaleler değil, yakası terden kir tutmuşlar kurtaracak. Son söz olarak, insanlara siz kendinizi anlatmazsanız başkalarının yanlış anlatmasına imkan sağlamış olursunuz. O yüzden aktif iyi olup sahaya çıkmak lazım.
 
 
 
       Herkese Doya Doya Selam Verdim!
      Alaaddin Serhan Yaman - Tanzanya
 
    Vahşi doğa belgesellerinden tanıdığım Tanzanya’ya vardığımda gerçekten hayretler içinde kaldım. Belediyecilik hizmetleri Türkiye’ye kıyasla kötü olsa da beklediğimden çok çok iyiydi. İnsanların beyaza ayrı bir ilgisi var. Türkiye’de vermediğim, veremediğim selamı Tanzanyalılara sundum 3 hafta boyunca. Selamı yadırgamadan büyük bir samimiyetle alıyorlar. Bir beyazın oradan Allah’ın selamını vermesi pek önemliymiş bunu gördüm. Türkiye’de de herkese doya doya ‘rafiki’ demek istesem de bir yerde kendimi frenlemek zorunda kalıyorum. Bu toprakların başta eğitime, bilince ve duyarlılığa ihtiyacı var. Dağıttığımız makarnaları, pirinçleri muhtemelen bitirdiler. Bizler oralar için bir şeyler yapmak istiyorsak eğitim açlıklarına çare bulmalıyız.